bugün
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması9
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- sözlüğün en götü güzel kızı14
- özgür özel9
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız12
- 1 mayıs9
- anın görüntüsü11
- kocamsunun hazırladığı sürpriz14
- insana kendini kötü hissettiren şeyler18
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler12
- uludağ sözlüğün bitmiş olması18
- japonyada düşen insana yardım edenler12
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge42
- güne bir şarkı bırak12
- bik bik'in balona binmesi15
- hamas bir terör örgütüdür24
- tilki ailesi11
- oksijensizsu13
- sabah aç karnına içilen bira13
- sel felaketinin nedeni cehapedir9
- cumaya gidenlerin çok azalması15
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim24
- düşün ki o bunu okuyor14
- sözlük erkeğinden damat olmaz30
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar14
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı26
- çabuk vazgeçen insan10
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız8
- fatih terim'in yuhalanması16
- ayça tilki10
- icardi190519
- memesi küçük olmak14
- adolf hitler9
- ben bu davanın savcısıyım8
- ideal duş alma sıklığı8
- sözlük kızından gelin olmaz23
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- vatandaşlık farkı alan otel15
- nazar değdi sözlük12
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- icardi1905 silik olsun kampanyası8
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
entry'ler (124)
peyami safa-şimşek.
mark twain-seçme öyküler.
mark twain-seçme öyküler.
dönüyor bir dolap,çarkı belirsiz.
paylaşılan anneden doğan ülkücü başlığı.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
ayda 200 saat mesai yapan polise mi yapacaklardı, az bile yapmışlar, dur durak yok yapmaya devam.
YÜZYIL ÖNCE BEDELLi ASKERLiK
Yer: Meclis-i Mebusan
Konu: Mükellefiyet-i Askeriye Kanunu Layihası
Tarih: 17 Teşrinievvel 1327 (30 Ekim 1911)
Toplantı (içtima): 8
Oturum (Celse): 1
OHANNES VARTEKS EFENDi (ERZURUM)- Efendiler, herkesin malumu olduğu üzere, ulema ve ruhaniler, mütefekkir ve alimler nihayet herkes askerlik vazifesinin mukaddes olduğuna bar bar bağırıyorlar. Maatteessüf bu bar bar bağıranlar kitaplara yazanlar, kürsülerde vaız edenlerden hiçbirisi bu hizmet-i askeriyenin mukaddes olduğunu şahsen ve fiilen göstermemişlerdir.
Şimdi zengin 50 lira verip kaçıyor. O halde muharebeye kim gidecek? Fukara, değil mi? Ne için zenginlere, alimlere bu mukaddes hizmetten kaçmak için fırsat veriyorsunuz? Ne için onlara bu mukaddes vazifeden bir hisse vermiyorsunuz? Bu mukaddes vazifeyi yalnız fukaraya veriyorsunuz. Bu nasıl adalettir, bu nasıl müsavattır?
Kaynak: Yard.doç.dr. Ahmet Özcan Çankırı Karatekin Üniversitesi Tarih Bölümü ( ankara bayındır sokakta gezgin kitabevi sahafın eski sahibi )
Yer: Meclis-i Mebusan
Konu: Mükellefiyet-i Askeriye Kanunu Layihası
Tarih: 17 Teşrinievvel 1327 (30 Ekim 1911)
Toplantı (içtima): 8
Oturum (Celse): 1
OHANNES VARTEKS EFENDi (ERZURUM)- Efendiler, herkesin malumu olduğu üzere, ulema ve ruhaniler, mütefekkir ve alimler nihayet herkes askerlik vazifesinin mukaddes olduğuna bar bar bağırıyorlar. Maatteessüf bu bar bar bağıranlar kitaplara yazanlar, kürsülerde vaız edenlerden hiçbirisi bu hizmet-i askeriyenin mukaddes olduğunu şahsen ve fiilen göstermemişlerdir.
Şimdi zengin 50 lira verip kaçıyor. O halde muharebeye kim gidecek? Fukara, değil mi? Ne için zenginlere, alimlere bu mukaddes hizmetten kaçmak için fırsat veriyorsunuz? Ne için onlara bu mukaddes vazifeden bir hisse vermiyorsunuz? Bu mukaddes vazifeyi yalnız fukaraya veriyorsunuz. Bu nasıl adalettir, bu nasıl müsavattır?
Kaynak: Yard.doç.dr. Ahmet Özcan Çankırı Karatekin Üniversitesi Tarih Bölümü ( ankara bayındır sokakta gezgin kitabevi sahafın eski sahibi )
Andre soubiran - hekimler.
civcivin şansı olsa tavuğun memesi olurdu.
okb si olanlar için paxera 40 mg candır, devadır, şifadır.
ozaprin baya kuvvetli ve güçlüdür.
ankara çayyolu şubesi üç katlı olup süpersonikte bi bahçeye sahiptir, yanlız anlayamadığım hangi mantıkla kadın erkek tuvaletini ortak yaptınız ağa.
evet evet yanlış duymadınız tuvalet resmen unisex, iki tane kabin var, el yüz yıkama yerinde kabin boşalsın diye hatunlarla bekleyip, girince ses çıkarmadan işemeye çalışıyorsunuz. bi tarafta hatun kişi makyajını düzeltirken siz yanında pantolonu, kemeri düzeltmeye çalışıyorsunuz.
bak içim bi hoş oldu yine ohhşş...
evet evet yanlış duymadınız tuvalet resmen unisex, iki tane kabin var, el yüz yıkama yerinde kabin boşalsın diye hatunlarla bekleyip, girince ses çıkarmadan işemeye çalışıyorsunuz. bi tarafta hatun kişi makyajını düzeltirken siz yanında pantolonu, kemeri düzeltmeye çalışıyorsunuz.
bak içim bi hoş oldu yine ohhşş...
bütün aynılar hepiniz kadınsınız...
ankara bayındır 2 sokakta bulunan, eskiden sadece gezgin isminde ahmet özcan'ın işlettiği, ankaranın uzunca süredir kitap mezatlarına ev sahipliği yapan, yegane ilim, ahlak yuvası.
şuan sahibi olan nebi abi hakkında bir kaç kısa kelam buyrun ;
NEBi SULTAN
Nebi sultan, hiçbir tarafıyla çarşı içindeki hiçbir dükkan sahibine benzemezdi. Yolunu belirleyen Gezgin gelenek, hepsinden başkalığını, ilk bakışta bile herkesin anlayacağı şekilde ortaya koyardı.
Her kıvrımı üzerinde titizlikle durulmuşa benzeyen açığa kaçan kahverengi saçları,kendine has bir giyim kuşam sergilemedeki cesaret devamlılığı,ayaklarındaki doğallığının tamamlayıcısı sürekli değişen ayakkabıları ile kılığının tümü titiz, temizlik ve düzene düşkün bir çelebiyi anımsatırdı.
Konuşurken iki iri uzatma işareti gibi havaya kalkan kaşlarının altından bakan kahverengi gözlerinden, masal dünyasını seyreden çocuksu bakışların duru hayranlığı ışıldardı.
Canlı, ince uzuna yakın ,sakalsız bir yüzü vardı. Hamarat bir el ile oturtulmuş düzlükteki burnunun altında,dudakları daima ,derin düşüncelere dalmışçasına büzüşmeye hazır dururdur.
ince narin parmaklarıyla, dükkanına zaman zaman poşetler ve çuvallar ile gelen kitapları, kendi ruh düzenini yansıtarak oluşturduğu raflara dizerken görünce onu, toprağı altına çevirmenin yollarını arayan ortaçağ simyagerlerinden sanılabilirdi.
Nebi Sultanın yaptığı işi de yaşamı da iki boyutluydu.Dükkanında sahaflık yapardı.Pasajın içine doğru bakan vitrininde, dikkatle dizilmiş ve her gün itina ile tozu alınan kitaplar ,yaşadıkları dönemin sahipsiz tanıkları olan fotoğraflar, geçirdikleri onca yıpranmaya inat sağlammış gibi görünen belgelerden başka oyuncaklar, teneke kutular dizili görünürdü.
Sağ tarafındaki duvar boyunca yükselen raflarda, hazır ol nizamında, teftişe hazırlanan askerler kadar düzenli kitaplar sıralanmıştı.Gözü keskin dükkan müşterilerinden ciddi okur-yazar olanlar bunların önceleri yabancı dildeki kitaplardan, zamanla Türkçe ve nadir bulunan kitaplara sessizce dönüşümünü fark etmişlerdir.
Nebi Sultan öteki esnaf gibi herkesle yarenlik etmez, aralarında yaptıkları ipe sapa gelmez şakalara katılmazdı. Müşterisi gelmediği zamanlarda bile boş oturmazdı. Ya kitaplarının, raflarının tozunu alırdı, fiyatlarını güncellerdi, yada kendisinin de farkına varılmadan yerleri değiştirilen kitapları durmaları gereken yerlerine koyardı.
Tabi bütün boş zamanını huzur bozan düzensizlikleri yoluna koymayla geçirmezdi. Yaz günleri bulunduğu pasaja bir durgunluk çöktüğü vakitlerde, sağındaki küçük tabureye sırtı raflara dayanacak şekilde yerleşir, eline sevdiği kitaplarında birini alırdı. Bacaklarını rahatça uzattıktan sonra, sayfaları incitmekten korkarcasına itinayla çevirip, satırlar arasında kaybolurdu.
Nebi Sultan müşterileri arasında öyle çocuk, yetişkin, zengin, yoksul, ayrımı yapmazdı.Okul ödevi için gelen küçük kıza da “buyrun ne aramıştınız” diye sorardı. Onun için iki sınıf müşteri vardı.Birincisi her hangi bir ihtiyacı için lazım olanı kitabı arayanlar, ötekiler de kitap hastası oldukları için her hangi bir kitabı aramayıp her kitaba müşteri olabilecek olanlardı.
Müşteri birinci sınıftansa ayakta yardımcı olmaya çalışıp lafı fazla uzatmadan, birkaç sözle yardımcı olmaya çalışırdı. Onun önemsediği, asıl ehl-i kütüb olan, gerçek kitap meraklısı her türlü cemiyetten dükkana gelenlerdi. Gelen resimden, felsefeye, tarihten, edebiyata bin bir türden konudan bahsedince hemen görünüşü değişiverirdi. Gözlerine başka türlü bir ışıltı belirir,ağır ve ölçülü hareketleri canlanırdı.
şuan sahibi olan nebi abi hakkında bir kaç kısa kelam buyrun ;
NEBi SULTAN
Nebi sultan, hiçbir tarafıyla çarşı içindeki hiçbir dükkan sahibine benzemezdi. Yolunu belirleyen Gezgin gelenek, hepsinden başkalığını, ilk bakışta bile herkesin anlayacağı şekilde ortaya koyardı.
Her kıvrımı üzerinde titizlikle durulmuşa benzeyen açığa kaçan kahverengi saçları,kendine has bir giyim kuşam sergilemedeki cesaret devamlılığı,ayaklarındaki doğallığının tamamlayıcısı sürekli değişen ayakkabıları ile kılığının tümü titiz, temizlik ve düzene düşkün bir çelebiyi anımsatırdı.
Konuşurken iki iri uzatma işareti gibi havaya kalkan kaşlarının altından bakan kahverengi gözlerinden, masal dünyasını seyreden çocuksu bakışların duru hayranlığı ışıldardı.
Canlı, ince uzuna yakın ,sakalsız bir yüzü vardı. Hamarat bir el ile oturtulmuş düzlükteki burnunun altında,dudakları daima ,derin düşüncelere dalmışçasına büzüşmeye hazır dururdur.
ince narin parmaklarıyla, dükkanına zaman zaman poşetler ve çuvallar ile gelen kitapları, kendi ruh düzenini yansıtarak oluşturduğu raflara dizerken görünce onu, toprağı altına çevirmenin yollarını arayan ortaçağ simyagerlerinden sanılabilirdi.
Nebi Sultanın yaptığı işi de yaşamı da iki boyutluydu.Dükkanında sahaflık yapardı.Pasajın içine doğru bakan vitrininde, dikkatle dizilmiş ve her gün itina ile tozu alınan kitaplar ,yaşadıkları dönemin sahipsiz tanıkları olan fotoğraflar, geçirdikleri onca yıpranmaya inat sağlammış gibi görünen belgelerden başka oyuncaklar, teneke kutular dizili görünürdü.
Sağ tarafındaki duvar boyunca yükselen raflarda, hazır ol nizamında, teftişe hazırlanan askerler kadar düzenli kitaplar sıralanmıştı.Gözü keskin dükkan müşterilerinden ciddi okur-yazar olanlar bunların önceleri yabancı dildeki kitaplardan, zamanla Türkçe ve nadir bulunan kitaplara sessizce dönüşümünü fark etmişlerdir.
Nebi Sultan öteki esnaf gibi herkesle yarenlik etmez, aralarında yaptıkları ipe sapa gelmez şakalara katılmazdı. Müşterisi gelmediği zamanlarda bile boş oturmazdı. Ya kitaplarının, raflarının tozunu alırdı, fiyatlarını güncellerdi, yada kendisinin de farkına varılmadan yerleri değiştirilen kitapları durmaları gereken yerlerine koyardı.
Tabi bütün boş zamanını huzur bozan düzensizlikleri yoluna koymayla geçirmezdi. Yaz günleri bulunduğu pasaja bir durgunluk çöktüğü vakitlerde, sağındaki küçük tabureye sırtı raflara dayanacak şekilde yerleşir, eline sevdiği kitaplarında birini alırdı. Bacaklarını rahatça uzattıktan sonra, sayfaları incitmekten korkarcasına itinayla çevirip, satırlar arasında kaybolurdu.
Nebi Sultan müşterileri arasında öyle çocuk, yetişkin, zengin, yoksul, ayrımı yapmazdı.Okul ödevi için gelen küçük kıza da “buyrun ne aramıştınız” diye sorardı. Onun için iki sınıf müşteri vardı.Birincisi her hangi bir ihtiyacı için lazım olanı kitabı arayanlar, ötekiler de kitap hastası oldukları için her hangi bir kitabı aramayıp her kitaba müşteri olabilecek olanlardı.
Müşteri birinci sınıftansa ayakta yardımcı olmaya çalışıp lafı fazla uzatmadan, birkaç sözle yardımcı olmaya çalışırdı. Onun önemsediği, asıl ehl-i kütüb olan, gerçek kitap meraklısı her türlü cemiyetten dükkana gelenlerdi. Gelen resimden, felsefeye, tarihten, edebiyata bin bir türden konudan bahsedince hemen görünüşü değişiverirdi. Gözlerine başka türlü bir ışıltı belirir,ağır ve ölçülü hareketleri canlanırdı.
konu ve diyaloglar açısından vasat kaçsada ahmet uğurlu abimiz işin içinde olunca işin rengi değişiyor. ülkemin gerçeklerini insanın yüzüne sıvamadan gösteriyor.
vakit geçirmek için izlenir, gülünür bir film.
vakit geçirmek için izlenir, gülünür bir film.
(bkz: tripod)